Kur’an bir hayat kitabıdır. Bu yönü onun en belirgin ve özgün özelliğidir. Hayata dair insanlığın faydasına olan her şeyi Kur’an’da bulmak mümkündür. Ahlaktan ekonomiye, siyasetten ticarete ve sanata, her alana dair ilke ve prensipler koymaktadır. Bu yönüyle canlı ve diri bir kitaptır. Kur’an ile Allah Teâlâ insana ve hayata konuşmuştur. Kur’an Allah kelamıdır, beşer sözü değildir. Mahlukun sözüne benzemez. Bütün zamanlar için mutlak doğruları içerir. Belli bir zaman diliminde ve belirli bir topluma indirilmiş olsa da onların şahsında bütün insanlığa gönderilmiş ve böylece mesajları ve buyrukları bakımından evrensel bir kitap olmuştur. Bütün toplumları ve zamanları kuşatır ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa hitap etmektedir. Yani belli bir toplumla ve belirli bir zamanla sınırlı değildir. Hz. Peygamber’in hayatında pratik olarak yaşanmış ve böylece tecrübe edilerek anlaşılmış bir kitaptır. Bütün zamanlar için doğru hakikatler içerir ve insanlığa her zaman yolun doğrusunu gösterir. Bir diğer özgün ve orijinal tarafı da Kur’an’ın anlaşılmayan veya zor anlaşılan bir kitap değil, aksine her insanın kendi idrak ve seviyesince anlayabildiği, anlaşılabilir bir kitap olmasıdır. Kur’an insandan okunmayı ve anlaşılmayı bekler.
Kur’an’ı Allah’ın muradına uygun, en doğru şekilde okuma ve anlama bizim en mühim Müslümanlık vazifelerimizin başında gelir. Ve bu durum en kıymetli ibadetlerden olarak ifade edilmiştir. Kur’an’ın okunması yani tilaveti ibadet olduğu gibi dinlenilmesi de ayrıca ibadettir. ‘Kuran okunduğunda susun ve dinleyin’ emri bunu ifade etmektedir. Ayrıca üzerinde tefekkür edilmesi de böyledir. Bu konuda Kur’an’ı en doğru okuma ve anlama biçimini, vahyin nüzul sürecinde Peygamber Efendimiz nazil olan ayetleri ashabına takdim ettiğinde sahabenin Kur’an’a olan yaklaşımında görmekteyiz. Gelen her ayet onların dünyasında yeni bir şey olduğundan şok etkisi yapıyordu. Önce ayeti okuyor, sonra hemen uygulamaya başlıyorlardı. Yarına, haftaya ertelenen bir okuma biçimi olmadığından gelen ayetle hemen amel ediyorlar ve gereğini yerine getiriyorlardı. Onlar, dünyalarında hayat bulmayan ayeti okunmamış olarak kabul ediyorlardı ki bu yaklaşım onların hayatında söz konusu bile edilemezdi. Dinin vahiyle birlikte gelişen inşa sürecinde haramlar ve helaller, emirler ve yasaklar bağlamında gelen namaz, oruç, içki, kumar gibi hükümlerin ertelenmeden hemen uygulamaya başlamış olması sahabenin Kur’an’ı okumadaki en bariz özelliğini ortaya koymaktadır.
Allah Teâlâ ilk dönem Müslümanları Kur’an ile birlikte hayata hazırlarken geceleri kalkıp Kur’an’ı mürettel bir şekilde okumalarını emrediyordu. Tertil üzere okumak demek anlaya anlaya, sindire sindire ve fehmederek okumak demektir. Böyle olunca Kur’an ile kurulacak ilişki anlamayı anlaşılmayı öteleyen, erteleyen bir ilişki biçimi değil bilakis özel vakit ayırmayı gerektiren ve üzerinde derinlikli tefekkürü, akletmeyi zorunlu kılan bir okuma biçimidir. Müslümanların en zinde oldukları zamanı ve en kıymetli vakitlerini Kur’an ile ilişki kuracakları vakitler olarak değerlendirmeleri gerekir. Okuduğumuz Kur’an ayetleri bizim hayatımızda olmaması gereken yanlışları bize söylüyorken ve biz hâlâ o hataları yapmaya, o yasakları işlemeye devam ediyorsak bu okuma doğru bir okuma değildir. Kur’an’ın bir kısım ayetlerini muhkem ve müteşabih gibi doğru anlayabilmek için mutlaka bir usul ve disiplin çerçevesinde okumalıyız. Aksi hâlde kişiyi keyfî yorumlara götürebilir. Bu da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Islam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları bunlardan hareketle 30 yıldır aralıksız olarak düzenlediği tilavet yarışmalarıyla Avrupa semalarında Kur’an-ı Kerim’in yankılanmasını sağlamaktadır.
Camilerimizde eğitim alan yaşları 10-18 arasındaki talebeler yıl boyu süren zorlu bir eleme süreciyle evvela kendi cemiyetlerinde, sonra bağlı bulundukları bölgede bölge içi elemeler ve sonra bölgeler arası yapılan elemelerden başarılı olarak finale çıkmaya hak kazanmaktadır.
Yarışma iki grup hâlinde, iki kategoride yapılmaktadır: Birinci grupta 10-13, ikinci grup ise 14-18 yaş aralığındaki öğrenciler yer almaktadır.
Yarışma iki bölümden oluşmaktadır: Şube, Bölge ve Bölgeler Arası elemelerde Yarışmacılar kur’a ile seçilmiş ayetleri öncelikle yüzünden, daha sonra kendilerinin seçmiş olduğu ezberlerini okurlar. Bu aşamalardan geçip finale katılmaya hak eden yarışmacılar ise ezberlerini okurlar.
Kendi alanlarındaki uzman Jüri heyeti ise; Mahreç, Tecvit uygulaması, Eda, Ses ve Makam hakimiyeti bakımından kıstasları dikkate alarak değerlendirmesini yaparak dereceleri belirler.
IGMG Teşkilatlarının düzenlediği Kur’an yarışmaları hem katılanların hem yarışmacıların üzerinde son derece olumlu etkiler bırakmıştır. Birçok gencimiz bu yarışmalara katıldıktan sonra kendisinde okuma kabiliyetini keşfetmesiyle Kur’an’a olan ilgisi artmış ve bu sahada kendisini geliştirebilmiştir. Yarışmalardan sonra hafızlık yapmaya karar veren, ilahiyat alanında eğitim almayı tercih eden ve hatta gelecekte imam olarak meslek hayatına atılmaya karar veren gençlerimiz de olmuştur. Diğer taraftan Kur’an ile içe içe olmak gençlerimizin iman üzere istikamet bulmalarında son derece etkili olmuştur. Çevrelerinde örnek şahsiyetler olarak tebarüz etmelerine vesile olmuştur.
Her Müslüman, topluma faydalı bir evlat bırakmayı, bir öğrenci yetiştirmeyi arzu eder. Dinimizde bu makbul bir amel, sadaka-i câriye olarak isimlendirilmiştir. Kişinin vefatından sonra amel defterinin kapanmamasına vesile olacak güzel bir mirastır. Bu bakımdan gerek ailelerin gerek eğitimci ve hocaların bu yarışmalar vesilesiyle çocukların başarılı olmasını arzu etmeleri ve buna yönelik yatırım yapmalarını destekliyor, teşkilat olarak Kur’an yarışmalarına büyük önem atfediyoruz.